Tasfiye Halinde Şirketlerin Ticari Faaliyetti - MAKALELER - Baran Hukuk Bürosu

İçeriğe git

Ana menü:

Tasfiye Halinde Şirketlerin Ticari Faaliyetti

Yayınlayan içinde HUKUK ·
Tasfiye Halinde Şirketlerin Ticari Faaliyetti

Tasfiye bir şirketin kapanma sürecine girmesidir. Bu süreç içerisinde alacaklılara alacakları dağıtılır, şirket aktifleri elden çıkarılır ve şirketin finansal değeri kaybolacak şekilde şirket çözülmeye girer. Mali tabloda bulunan bütün değerler nakde çevrilir. Kapanış işlemleri en kolay şekilde gerçekleşen işletme türü şahıs işletmeleridir.
Limited şirketler ve anonim şirketler kanun ve şirket ana sözleşmesinde yazılı hallerin meydana gelmesi veya ortaklar kurulu kararı ile sona erer.
Şirketini kapatacak olan kişilerin, ticaret sicil müdürlükleri ve vergi dairelerine bildirimde bulunması gerekmektedir. Şirket kapatma işlemlerinde ticaret sicil müdürlüğüne ticareti veya işi bırakma, tasfiye edilme veya feshedilme belgesi şeklinde verilir.
Tasfiyenin Ticaret Siciline tescil ettirildiği tarih, şirket tasfiyesinin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Ticaret siciline yapılan bildirimle birlikte tüm alacakların isim ve bilgilerinin yazılı olduğu mal beyanı bilgileri de sicil müdürlüklerine iletilmelidir.
Tüm bu bildirimlerin onaylanması sonucunda şirketin tasfiye isteği ticaret sicil gazetesinde yayımlanır.
Ticaret sicil gazetesinde yayımlanan tasfiye isteği ile birlikte şirket sahibi kişiler, 1 yıl süre ile işlemlerine devam eder. Şirket 1 yıllık süre içerisinde yalnızca tasfiye amacıyla varlığını sürdürür.

Tasfiyenin Amacı
Tasfiye şirketin tamamen ortadan kalkma niyetini göstermektedir. Başka bir deyişle ticari faaliyetlerini sonlandırmasını ifade etmektedir. Şirketin tasfiye sürecine girdikten sonraki yegâne amacı tamamen nakit varlığa dönüştürülmesini sağlamaktır. Bu süreç tamamlandıktan sonra da ticari faaliyetleri son bulacaktır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 291. Maddesi de bu görüşü ifade etmektedir.
“Tasfiye memurları, şirketin faaliyette bulunduğu dönemde başlanmış olup da henüz sonuçlandırılmamış olan iş ve işlemleri tamamlamaya, şirketin borç ve taahhütlerini yerine getirmeye, şirketin alacaklarını toplamaya, gereğinde yargı yolu ile almaya ve varlıkları paraya çevirmeye, net varlığı elde etmeye yönelik ve yarayan bütün iş ve işlemleri yapmaya yetkili ve zorunludurlar.”
Aynı şekilde 217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği de konuya ilişkin olarak;
“Tasfiye döneminde, şirket varlıklarının paraya çevrilmesi, alacaklarının tahsili, borçların ödenmesi ve artan kısmın paylaşılması esastır” şeklinde açıklama yapmaktadır.
Tasfiye süresince ticari faaliyetlerini sonlandırmamaktadır. Zira şirket aktiflerinin satışa çıkarılması, şirket borçlarının ödenmesi ve tasfiye süresince zorunlu giderlere katlanılması da özü itibariyle ticari bir işlemdir.
Tasfiyeye giren kurumların tasfiye amacına yönelik faaliyetleriyle sınırlı olmak üzere, tasfiye dönemlerine ilişkin geçici vergi beyannamesi verme yükümlülükleri bulunmamaktadır. Bununla birlikte, tasfiye halindeki kurumun tasfiye amacına yönelik olmayan faaliyetlerde yani ticari amaçla faaliyette  bulunulması halinde geçici vergi beyannamesi verme yükümlülüğü yeniden başlayacaktır. Şayet malzeme satışlarınız tasfiyeye kazancı ile ilgili ise geçici vergi beyanı vermeyecek aksi takdirde geçici vergi beyanında bulunacaksınız.
217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde; kurumların tasfiyeye girdikleri tarihi ihtiva eden geçici vergi dönemi kazançları üzerinden geçici vergi ödeyecekleri, tasfiye döneminde şirket varlıklarının paraya çevrilmesi, alacaklarının tahsili, borçların ödenmesi ve artan kısmın paylaşılmasının esas olduğu, bu nedenle, tasfiyeye giren kurumların tasfiye döneminde geçici vergi ödemeyecekleri, buna karşın, kurumlar tasfiye ile ilgili faaliyetleri dışında ticarî faaliyette bulunmaları veya tasfiyeden vazgeçmeleri hâlinde bu tarihten itibaren geçici vergi mükellefiyeti doğacağı belirtilmiştir.Ayrıca Kurumlar Vergisi Kanunun 17.maddesinde de hüküm bulunmaktadır.

Ticari Faaliyettin Sınırı Ne Olmalıdır?
Tasfiye süresince tasfiye memurunun önceliğini Türk Ticaret Kanunu’nun 286. Maddesi uyarınca belirlemesi gerekmektedir. Buna maddeye göre “Tasfiye memurları, tasfiye hâlinde bulunan şirketin bütün mal ve haklarının korunması için basiretli bir iş adamı gibi gerekli önlemleri almakla ve tasfiyeyi olabildiğince kısa zamanda bitirmekle yükümlüdür.”

Amaç şirketin ekonomik değerlerini tamamen nakde çevirmek olacağından gereksiz işlemler gerçekleştirilmemelidir. Zaten bu görüş Türk Ticaret Kanunu’nun 292. Maddesi ile de ifade edilmektedir. Maddeye göre “Tasfiye memurları tasfiyenin gereklerinden olmayan yeni bir işlem yapamazlar. Aksi takdirde, bu tür işlemlerden dolayı ortaklara karşı müteselsilen sorumlu olurlar.” Yani şirket aktifine yeni bir demirbaş alımı veya uzun vadeli borç yükü altına girmek gibi işlemlerden kaçınılmalıdır. Zira bu tür ticari işlemler şirketin uzun vadede ticari hayatını sürdüreceğine işaret etmektedir. Hâlbuki amaç olarak tasfiye en kısa sürede şirketin ticari hayattan çekilmesini ifade etmektedir.

Öte yandan tasfiye sürecinden önce girilmiş olan uzun süreli yükümlülükler veya beklenilen alacaklar da olabilir. Örneğin henüz devam eden bir projeye ilişkin yükümlülükler veya davası devam eden bir ticari alacak bulunabilir. Bu durumda tasfiye memuru bunları görmezden gelemez ve tasfiye öncesi süreci devam ettirmekle mükelleftir. Sonuçta bu ticari işlemler esasen tasfiye öncesinde gerçekleşmiştir ve sonuçları tasfiye sürecine sirayet etmektedir.

Tasfiye süreci şirketin (şirket ortaklarının) ticari hayattan çekilme isteğini beyan etmesidir. Dolayısıyla belirli bir süreyi kapsayacaktır.Bu süre amacına uygun olarak değerlendirilmelidir.

Tasfiye sürecinde tesis edilen işlemlerin tamamı şirket aktiflerinin nakde çevrilmesi, şirket yükümlülüklerinin ise yerine getirilmesi üzerine kurulu olmalıdır. Bu süreçte şirketin elinde kalan stokları satması, ihraç etmesi, ihraç dolayısıyla KDV iade alacağının oluşması kabul edilebilir ticari işlemler olarak değerlendirilebilir. Zira şirketin tasfiye sürecine girişinde elinde olan stokları kanunlara uygun bir şekilde satmasından daha doğal bir hakkı yoktur.

Öte yandan aynı süreç içerisinde piyasadaki fırsatları değerlendirerek yeni alımlar yapması veya şirketi uzun vadede borç yükü altına sokabilecek yükümlülüklere girmesi tasfiye sürecinin ruhuna taban tabana zıttır. Yeni bir proje ihalesi almış bir şirket görüntü itibariyle tasfiye sürecinde değildir; ticari hayatına normal koşullarda devam ediyor demektir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında “limitleri tasfiyenin amacına uygun olmak üzere” tasfiye halindeki bir şirketin ticari faaliyetlerine devam etmesi doğaldır. Ancak tasfiyenin ticari hayatın normal bir süreci olmadığı unutulmamalı ve sürecin en kısa sürede bitmesini sağlayacak ticari işlemlerin seçilmesi ve uygulanması gerekmektedir.Tasfiye döneminde, şirket varlıklarının paraya çevrilmesi, alacakların tahsili, borçların ödenmesi ve artan kısmın paylaşılması esastır. Bu nedenle, tasfiyeye giren kurumların, tasfiye döneminde tasfiye ile ilgili faaliyetleri dışında ticari faaliyette bulunmaları mümkün bulunmamaktadır. Ancak, tasfiye sürecinin herhangi bir aşamasında tasfiyeden vazgeçilmesi veya tasfiye faaliyetleri dışında ticari faaliyette ( yeni taahhüt işi, mal ve hammadde alımı, vb.) bulunulması halinde, bu durumun meydana geldiği tarihten itibaren tasfiye hükümlerinin uygulanmayacağı ve normal faaliyet yönünden mükellefiyetin devam edeceği tabiidir.Ayrıca tasfiyeye giren şirketler yeni ticari iş muameleler ( ihalelere girmek, emtia üretimi yapmak v.b.) yapamayacakları gibi tasfiye memurları da tasfiyeyi bir an önce sona erdirmek amacıyla şirketlerin başlamış ve devam eden tüm işlerini en kısa zamanda tamamlamak için gerekeni yapmak zorundadırlar. Ancak, bu işlerle ilgili olarak gerekli iş ve işlemler yani alım, satım yapmaları, tasfiye halinde bulunan şirketlerin ticari faaliyette bulunduğu anlamına gelmeyecektir.

Bütün bunlardan yola çıkarak sizin yeni bi kira sözleşmesi düzenleyerek gelir elde etmesi tasfiye ruhuna aykırıdır.




Özelge: Tasfiye halindeki mimarlık şirketinin proje hazırlamaya devam edip edemeyeceği, yarım kalan projelerin tamamlanıp tamamlanamayacağı hk.

Sayı: B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-82
Tarih: 11/04/2011

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü
\t
Sayı\t:\t.4.35.16.01-176300-82\t11/04/2011

Konu\t:\tTasfiye halindeki mimarlık şirketinin proje hazırlamaya devam edip edemeyeceği, yarım kalan projelerin tamamlanıp tamamlanamayacağı hakkında.\t

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; mimarlık hizmeti veren Şirketinizde tasfiye süreci boyunca mimarlık hizmetine devam edilip edilemeyeceği ile bu süreçte proje çizmelerinde ya da yarım kalan projelerin tamamlanmasında Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi Kanunu yönünden tereddüt oluştuğundan Başkanlığımız görüşü istenilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden:
Bilindiği üzere; Türk Ticaret Kanununda tasfiye, tüzel kişiliği haiz şirketlerin fesih ve infisahı üzerine, şirket mevcutlarının, alacaklarının ve borçlarının tayin ve tespiti ile alacaklarının tahsil, mevcutların nakde tahvil edilerek, kanun ve ana sözleşme hükümlerine göre dağıtılmasını temin eden muameleler olarak tanımlanmış; öte yandan, Türk Ticaret Kanununun "Tasfiyenin Gayesi" başlıklı 230 uncu maddesinde de; "Tasfiye memurları, şirketin devamı zamanında başlanmış olup da henüz neticelendirilmemiş olan iş ve muameleleri tamamlamaya, şirketin borç ve taahhütlerini yerine getirmeye, şirketin alacaklarını tahsile ve mevcut mallarını paraya çevirmeye kısaca, safi mevcudu elde etmeye yarıyan bütün iş ve muameleleri yapmaya mecburdurlar." hükmü yer almaktadır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Tasfiye" başlıklı 17 nci maddesinin birinci fıkrasında;
"(1) Tasfiye dönemi: Her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olur.
a) Tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer. Başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi sayılır.
b) Tasfiyenin başladığı takvim yılı içinde sona ermesi halinde tasfiye dönemi, kurumun tasfiyeye girdiği tarihten başlar ve tasfiyenin  bittiği tarihe kadar devam eder.
...
d) Tasfiyeden vazgeçilmesi halinde, kurum hakkında tasfiye hükümleri uygulanmaz. Böyle bir durumda, tasfiyeden vazgeçme kararı, bu kararın alındığı dönemin başından itibaren geçerli olur. Tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihe kadar verilen tasfiye dönemi beyannameleri, normal faaliyet beyannamelerinin yerine geçer. Tasfiyesinden vazgeçilen kurumun geçici vergiyle ilgili yükümlülükleri, tasfiyeden vazgeçilmesine ilişkin kararın alındığı tarihi kapsayan geçici vergilendirme dönemi başından itibaren başlar."
hükümleri yer almıştır.

Diğer taraftan, anılan Kanunun "Kurumlar vergisi ve geçici vergi oranı" başlıklı 32 nci maddesinin ikinci fıkrasında, kurumlar vergisi mükelleflerince cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre ve câri dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir hükmüne yer verilmiştir.
Konu ile ilgili olarak 217 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "4.10. İşi Bırakan veya Tasfiyeye Giren Mükellefler" başlıklı bölümünün dördüncü paragrafında, "Tasfiye döneminde, şirket varlıklarının paraya çevrilmesi, alacaklarının tahsili, borçların ödenmesi ve artan kısmın paylaşılması esastır. Bu nedenle, tasfiyeye giren kurumlar, tasfiye döneminde geçici vergi ödemeyeceklerdir. Bununla birlikte, kurumlar tasfiye ile ilgili faaliyetleri dışında ticari faaliyette bulunmaları veya tasfiyeden vazgeçmeleri halinde, bu tarihten itibaren geçici vergi mükellefiyeti doğacaktır." açıklamasına yer verilmiştir.
Buna göre; Şirketinizin yarım kalan projelerinin bitirilmesi işlemleri, tasfiyenin sonuçlandırılması amacına yönelik olduğundan tasfiye dışı faaliyet kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Ancak, Şirketiniz tasfiye sürecinin herhangi bir aşamasında tasfiye faaliyetleri dışında ticari faaliyette (yeni proje çizimi gibi) bulunması halinde, bu durumun meydana geldiği tarihten itibaren tasfiye hükümlerinin uygulanmayacağı ve söz konusu tarihi kapsayan geçici  vergilendirme dönemi başından itibaren de geçici vergi mükellefiyeti doğacağı tabiidir.

Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden:
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesi ile, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, tasfiye halindeki Şirketinizin mal teslimleri ve hizmet ifaları KDV Kanununun 1/1 maddesine istinaden katma değer vergisine tabi bulunmakta olup; Şirketinizin KDV beyannamelerini vermesi ve vergi ile ilgili işlemlerini yerine getirmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
\tVergi Dairesi Başkanı a.
Grup Müdürü Y.
(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.




Copyright 2015. All rights reserved.
İçeriğe dön | Ana menüye dön